Aynur İmran Türkiyə mətbuatına Səfəvilərdən yazdı

Hazırda İstanbulda yaşayan tanınmış yazar Aynur İmranın kafkassam saytında köşə yazısı dərc olunub. Aynur xanım yazısında Səfəvi-Osmanlı münasibətlərindən yazıb və gündəmə atılan mövzuları şərh edib. Daşıdığı əhəmiyyəti nəzərə alaraq Aynur İmranın yazısını xural.com Oxucularına təqdim edirik:

“Türkiye’de yaşamadan anlamak zor, dışarıdan bu kadar anlamak mümkün değil. Türkiye için Amerika neyse, Azerbaycan için de Rusya odur. Çok arzu ederdim ki, Türkiye Türkleri de bunu böyle bilsinler. Maalesef Türkiye’de Rusları putlaştıran, onların Türkleri ne kadar sevmediğini anlamak istemeyen çok kişi var. Rusya asırlarca Azerbaycan ve dolayısıyla Azerbaycan Türklerini darmaduman etmiş, aydınları katletmiş, yeraltı servetlerini gasp etmiş bir ülkedir. Kafkasya’da Azerbaycan’ı, Doğuya kapı olarak nitelendiren Deli Petro’nun vasiyeti üzerine Rusya bu bölgeyi asla elden vermemeli, her daima işgalde tutmalıydı. Ve gelmiş geçmiş tüm Rus hükumetleri ve rejimleri, Lenin dahil olmak üzere, bu vasiyete uydular. Azerbaycan uzun yıllardır kendi kimliğini ve dinini unutturulacak kadar ötekileştirildi, 1920’lerin sonunda kimliklere Türk yazılması bile devlet tarafından yasaklandı. Ve hala da Türkiye’den ve Türk kimliğinden Azerbaycan’ın koparılması için en üst düzeyde çabalar sarf ediliyor. Bu günlerde biz bunun yeni bir örneğini de yaşadık. Son yıllarda Türkiye’de Osmanlı döneminin öne çekilmesi üzerine Azerbaycan’da Rus ajanları olarak bilinen birçok kez Safeviler dönemini gündeme getirdi. Azerbaycan devletçiliğinin köklerini Şah İsmail’e bağladılar, bununla bağlı makaleler, kitaplar yazılmaya başladı. Peki soru şu, neden şimdi? Yıllarla Safevilerin, Şah İsmail’in ismini anmayanların bu aşkı niye durup dururken depreşti? Türkiye’de Osmanlı’nın öne çıkması sebebinden tabii ki. Rusya, Türkiye ile Azerbaycan’ı birbirinden uzak tutmak için yıllardır iki ülkedeki Türklerin Şii-Sünni ayrımcılığını yaptırdı, bir milleti birbirindən soğutmak için elinden geleni yaptı. Şimdi de Anadolu’da Şah İsmail’e, Safeviler’e olan aşırı nefreti kullanmak kararına geldi. Tabii İran da bu konuda işgalci tarafdaşına yardımcı oluyor. Oyuna gelmemeliyiz! Anadolu Türklerinin Şah İsmail Hatayi’ye olan nefreti, Safeviler’e olan yaklaşımları ne Rusya’nın, ne de İran’ın iki kardeş ülkeyi birbirinden uzaklaştırma siyasetinde alet olmamalıdır. Safeviler de, Osmanlılar ve Teymuriler gibi bir Türk devletidir. Biz ise Türk milletiyiz, ne tarihte olan karışıklıklar, ne de mezhep davaları bu milleti bölemez ve bölmemelidir.
Önce kısa bir açıklama verelim ki, hiçbir şey bize takdim olunduğu gibi değil. Her iki ülkenin tarihçileri o dönemi bir daha araştırmalı, yeterli bilgilere ulaşılmalı ki, bu konu artık Türk düşmanları için malzeme olmasın. Çünkü tarihi belgeler de kanıtlayor ki, Safeviler kadar Osmanlılar’ın da yanlışları olmuştur, hem birbirine yaklaşımda, hem bölgedeki nüfuz paylaşımında yanlış politikalar karışıklıklara yol açmıştır. Tabii ki, Safeviler’in de Şiiliği devlette yönetici mezhebe çevirerek Türk dünyasını mezhep bakımından bölmesi bağışlanamaz. Amma mezhebini ilk defa devlet düzeyinde politika aletine çeviren Safeviler değil. Unutmayalım ki, Osmanlı’dan bu güne kadar Türkiye’de, önce Şeyh-ül İslamlık bazında, sonra da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kabul edilen tek mezhep Sünnilikdir. Bu yüzden de her iki tarafın yanlışlarını görmek, anlamak lazım.
Hem de Safevilerin Azerbaycan tarihi için yaptıkları da inkar edilemez. Çünkü Safeviler Azerbaycan’ın Güneyi ve Kuzeyini bir devlette birleştirmeye muvaffak olmuştu. Ki, her iki devleti de ve aralarındaki anlaşılmazlıkları da tarihten söküp atamazsınız. Bu sebepten de o dönem yeniden araştırılıp yazılmalı, ayırıcı değil, birleştirici yönler öne çekilmelidir. Sonuçta bunlar asırlar önce olmuş, bize şimdi sadece o yanlışlardan ders almak yakışır. O davanın yeniden körüklenmesine göz yummak değil. Zaten Safevi Osmanlı düşmanlığı da o dönemde her iki devletin zayıflamasına ve sonunda bölgeye Rusya’nın sokulmasına sebebiyet vermişti. Bu yanlış bizim birleşmemiz ve ikinci defa parçalanmamamız için yeterlidir. Unutmamalıyız ki, Safevilerden önce de Türk coğrafyasında, hem Osmanlı Teymuri, hem Osmanlı Akkoyunlu devletleri arasında olan muharebe ve rekabetten kaybeden sadece Türk milleti olmuştur. Aynı hüsranı yaşamamak için bize düşen tarihten milletimiz ve devletlerimiz için doğru sonuçları çıkarmak, bu çerçevede yanlışları tekrarlamamak, doğruları büyütmek ve yeni güzel doğrular oluşturmaktır.”

xural.com

Əlaqəli məqalələr

Bir cavab yazın

Sizin e-poçt ünvanınız dərc edilməyəcəkdir. Gərəkli sahələr * ilə işarələnmişdir

Back to top button