Aynur İmran Türkiyə mətbuatına yazdı

Aynur İmran

“Yüz yıllar önce iki Arap kabilesinin kavgasının hiçbir yerinde duramayız”

Türk dünyasında hər bir türk devleti bu gün sorunlar içinde, kavqalar,mücadeler hiç bitmiyor. Türklərin yaşadığı her coğrafiyada türk kanı akıyor. Neler oluyor, nasıl çözecez soruları üzerine Çinar Ata mahlası ile “Sarı Saltuk”, “Öncekilerin masalları”, “Ülkü” kitaplarının yazarı, araştırmaçı, Alper Kağan ÜÇERle konuştuk.
-Türkiyede neler oluyor?
-İnsanlık tarihinin en kısa tarifi; milletler mücadelesidir. Barış esenlik huzur içinde yaşamak varken modern insan neden ötekiyle mücadele etsin? Neden diğer bir insanın yaşama hakkı tecavüz etsin ki? İhtiyaçların sonsuz, kaynakların sınırlı olduğu bir dünyada sonsuz bir ve maliyetsiz bir enerji keşfedilene kadar bu savaşlar kâinatın sonuna kadar devam edecektir.
Seksenli yıllarda emperyalist güçlerin istihbarat örgütleri üçüncü dünya ülkeleri üzerindeki kılcal damarları vasıtasıyla ‘hümanizm’ ve ‘Kardeşlik’ sloganlarıyla işgal edecekleri topraklarda uyuşturucu morfininin enjekte etmeye başlamıştı. İkinci dünya savaşının tesirinden bu yıllarda kurtulmaya hazırlanan topraklardaki halklar üzerlerine yapıştırılan işbirlikçi hükümetleri sorgulayıp milli duruş göstermeye başlamışlardı. Aydınların kendi topraklarındaki milli kaynakların bu emperyalist güçlerce sömürüldüğünü ve başlarındaki liderlerin bu güçlerin uşağı olduğunu görmeleri bu yıllara rastlamaktadır.
-Nasıl yapdılar, nasıl başardılar bunu?
-Cephe savaşlarının kendi ülkelerine getirdiği ekonomik yıkımı ve insan kaynağını hesaplayan egemen güçler milli duruşları yıkmak için bedenleri, toprakları değil bu sefer beyinleri işgal ettiler. Kendi vatanında milli eğitimden uzak işgalci güçlerin resmettiği bir eğitimden geçen genç nesil uzun yıllar sadece “refahını artıracak” onu “bedelsiz bir konforun” hayali içine hapsetti. Sadece hayvanlar gibi biyolojik ihtiyaçlarını en yüksek seviyede temin edip bunları sağlayabilmek için efendilerine her tür hizmeti verdiler.
Osmanlı devletinin yüzyıllar boyunca uyguladığı “Yeniçeri” modelini keşfeden batılılar. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “kıymetlerini”“nadide çocuklarını” keşfedip yanlarına alıp uzun yıllar işleyerek kendilerine hizmet etmeleri için geri ülkemize gönderdiler.
Hümanist, eğlenceci ve konforperest nesil yanında tüm zor şartlara rağmen milletin değerlerini evlerinde, ailelerinden ve birkaç milli teşkilattan (Ocaklardan) alan “Milli hücrelerin” bunlarla yarışması ve pistte çıkması çok uzun seneler sürdü. Rahmetli Atatürk’ün dediği gibi; “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.”
Tüm bu şartların zuhur ettiği ortamda Türkiye Cumhuriyetinin NATO’ya dâhil olması geminin dümenini başka sulara sürülmesini sağladı. Sonucu on yıllar süren iç savaşlar ihtilaller ve kargaşa ortamı tamda batıların istediği gibi ekonomisi dışa bağımlı bir ülke yarattı.
Şuan Türkiye’de olan NATO’ya girişinden sonra “Besleme” olarak yaşama hakkı verilen Türk Milletinin bu kendisine biçilen kıyafeti yırtmaya heveslenmesidir! Bu direniş heves mi? ülkü mü? Sadece ödeyeceği bedeller nispetinde ortaya çıkacaktır.
-Neden Türk Dünyası Hedef de?
-Öncelikle hedef olmaktan anladığınız nedir? Türk dünyasının ortak bir payda da bir hedef oluşunu kastediyorsanız bence böyle bir saldırı mevcut değil. Değil çünkü Türk dünyasının ortak bir ülküsü, kader birliği söz konusu değil. Hal böyleyken “Ötekinin” size bunun için hücumu niye söz konusu olsun. Türk dünyası müreffeh ve özgür müdür? Haşa bu dile getiren insan ya hain ya da Türk değildir. Öyleyse problem nedir derseniz birkaç şey sıralanabilir. Öncelikle her bir Türk yurdu için yaşadığı acıların sebebi bulunduğu yerdeki çevre şartlar ve bunun getirdiği sıkıntıları vardır ama asla yaşanan sorunların temel sebebi Türk’ün Türk olması sebebiyle başına gelen belalar değildir. Türk henüz o aşamaya gelmemiştir. Türk olmanın bedelini ödemek için Türklük Şuurunun o ülkenin icracıları tarafından bizzat teneffüs ediliyor olması gerekmektedir. Damarlarına dişlerini geçirmiş bir vampirden siz şikâyetçi değilseniz vampirle olan probleminiz kesinlikle ya az kan üretiyor olmanız ya da kanınızın o an ki tadı vampirin hoşuna gitmemiş olmasıdır.
-Türk dünyasının bir olması nereden başlayacak, neler yapmak lazım?
-Yüzyıllardır beklenen bir şafağın doğmasından bahsediyorsunuz! Bu Ülkü o kadar uzun zamandır söylene gelmiştir ki artık Dede Korkut Masalları gibi bir hal almıştır. Bunun ekonomik sosyal psikolojik alt yapılarının hiçbiri daha zuhur etmemiştir. Eğer kendinizi mutlu hissetmek hülyalara dalmak istiyorsanız; her sene toplanan Türk dünyası şölenlerinde bir araya gelen “her biri bağımlı” devletlerin başkanlarının kadeh tokuşturmalarını seyredip avunun derim. Birleşme için ilk olmazsa olmaz şart bu birlik için tarafların beyninde bu yönde bir istek arzu aşk olmalı. Liderlerden bahsetmiyorum şöyle bir Türk dünyasını göz önüne getirin bu yurtlardaki gençlerin halkın kadınların çocukların her birine sorun bu yönde yüzde kaç istek var? Güney Azerbaycan’ı bana örnek vereceksiniz sanırım ya da Doğu Türkistan’ı evet bu öz yurtlarımız aşk ile yanıp kavrulmaktadır ama bunların açmış oldukları o sinelerini saracakları hangi Türk yurdu bu aşkı hissetmektedir.
Lenin’in kitabı olması lazım; Ne yapmalı diyordu. Evet, ne yapmalı. Bir lokantaya giderseniz önünüze muhteşem bir menü sunarlar insanın canı neler istemez ki değil mi? evet menüde çok mükellef alternatifler vardır. Hele konu Türk yurtlarıysa Kafdağı’nın ardındaki masal diyarını seyreder gibi oluyorsunuz. Gel gelelim iş sipariş vermeye gelince cebinizdeki paranız gücünüz kadar şey yiyebilirsiniz yoksa size yediklerinizi vura vura kustururlar.
-Başa dönelim. Ne yapmalı?
-Öncelikle tecrübeler göstermiştir ki ilgili ülke hangisi ise o ülkede kurulacak olan sivil örgüt, Turancı teşkilat mutlaka sivil ve milli bir organizasyon olmalıdır. Şuan Türk Dünyası göz önüne getirilecek olursa her bir ülkenin başında o ülkeyi birilerin icazetiyle yöneten sömürge valileri oturmaktadır. Bu organizatörlerle temas halinde kurulacak olan her teşkilat mutlaka ileriki safhada Turan davasına ihanet edecektir. Zaman kazanmak adına, anı kurtarmak için yokluklar bahane edilerek kurulacak böyle bir teşkilatın yokluğu varlığından daha iyidir. Sanal bir Turancı teşkilat zaman içinde kurulacak olan gerçek Turancı teşkilatlarının varlığına muhalefet edecektir. Belki de onların yeşermemesine sebep olacaktır.
Olmazsa olmaz önceliğimiz o yurdun Türk çocukları tarafından kendi öz kaynaklarıyla kuracakları milli ve yerli bir teşkilat olmalıdır. Tek anayasası ve o anayasanın tek maddesi Türklüğün mukadderatı olmalıdır. İmkânsızlıklar, karşıdaki gücün büyüklüğü, zamanın çok kıymetli olması, zaman kazanmak için vs. tüm bu bahaneler kurulacak bağımlı teşkilatın bir dış güç tarafından himaye edilmesi ihanetin ilk belgesi olacaktır. Allah korusun böyle başlayan bir serüvenin sonunda parça parça Amerikan Turan’ı, Rus Turan’ı Çin Turan’ı olacaktır. Böyle bir halde tek kazanmayan Türklük olacaktır.
Nelerin yapılmamasını yazmaya başlarsak bunun sonu gelmeyecektir. Gelin elimizi başımıza koyup imanla neler yapmamız gerektiğini birlikte düşünmeye başlayalım;
İlk olarak yola çıkarken hiçbir şekilde tevil yapmadan açıkça kıvırtmadan işin adını doğru koymak gerekir. Bu işin adı nedir ve biz ne için yola çıkıyoruz;
Turancılar imanla Türk birliğinin gayesinin Türklerin kader birliği olduğunu söylemeli bunun için adım adım ilerlemelidir. Yukarıdaki satırlar da bahsettiğimiz imkânlar göz önüne getirilirse böyle bir yürüyüşü şuan organize edecek imkân ve imanda hali hazırda bir bağımsız Türk yurdu yoktur. Her bir Türk yurdu etrafında kimse yokmuş gibi kendi imkânları ve kadrosuyla bu işe soyunmalıdır. Kimse kimseye abilik yapmaya kalkmamalıdır.
Ülkeler içinde bölgesel olarak çıkarılacak olan milletvekillikleriyle işe başlamak işin besmelesidir. Türk vatanlarında her ortaya çıkacak olan resmi temsil noktasındaki vekilimiz duvara koyacağımız bir tuğladır.
Bir ülkenin yaşadığı her bir tecrübeyi diğer bir ülkenin yaşaması için geçecek zaman bizim için kabul edilebilir bir kayıp değildir. Günümüz dünyasında teknolojinin getirdiği imkânlar akla hayale sığmayacak ölçüdedir. Haberleşmenin getirdiği kolaylıklarla Doğu Türkistan da meydana gelen bir olay birkaç dakika sonra Edirne’de duyulmaktadır. Buimkân kuracağımız teşkilatın ana omurgasını oluşturmalıdır.
Ayrı devletler içinde vücuda getirilecek olan Turancı teşkilatların temsilcilerinin Birleşmiş Milletler çatısı Altında tek ses haline gelmesi içine düştüğümüz bu sonsuz ummandaki üzerine çıkacağımız gemimiz olacaktır.
Sanal ortamda kurulacak televizyon, gazete vs tek sesliliği ateşleyecek olan en büyük gücümüz olmalıdır. Ekonomik ayağı olmayan hiçbir kuruluşun yaşama hakkı yoktur. Bugün dünyayı saran kanlı terör örgütleri dahi kendi aralarında ekonomik güçlerini sağlamış adım adım işlerini yürütmektedir. Bu kadar meşru bu kadar tabii ve bu kadar yasal olan bir hülyanın müsebbipleri canlarını vermeden önce mallarını vermeyi başaramazsa bir adım ilerleme sağlayamayız.
İşin adını koymak ilk işimiz dedik ya Turan yurdunun evlatları ilk önce ortak bir ülkünün sınırları şekli rengi boyu posunu konuşmalıyız. Bu güne kadar münevverlerimiz bu konuda sonsuz bilgi üretmişlerdir. Sadece bu ortaya çıkan mefkûrenin soluk alıp veren üyeleri tarafından aynı şekilde anlaşılıp anlatılmasını sağlarsak en büyük motorize gücümüzü inşa etmiş oluruz.
Fiziki mücadeleyi dile getirmek Türk yurtlarında iktidarı ele geçirene kadar imkânsız ve ihanet olacağını unutmamalıyız. Hiçbir Türk yurdu hazırlık aşamasında diğer Türk yurduna yön verici olmamalı sadece teklifler getirmelidir. Yarın ki beraber olacağımız Türk insanı ile hiçbir şartta yolun başında gönül kırıklığı yaşamamalıyız.
Farklı inanışlar içinde olan Türk milleti kavramı kesinlikle yabancı istihbarat kuruluşlarının ürettiği ihanet sözleridir. İslam’ın dışındaki Türk halkları çok küçük bir yüzde teşkil etmektedir. dışardaki yabancıya dahi en kıymetlimiz olan değerlerimizi anlatmak görevimizken bu tebliğ işini neden Türk’e layık görmemekteyiz.
İlk aşamada önümüze konacak olan Şii Sünni çatışması bizim hiçbir şartta meselemiz olmayacaktır. Yüz yıllar önce iki Arap kabilesinin kavgasının hiçbir yerinde duramayız. Mezhep ayrılığından bahsetmişken İslamlık duruşunu inkâr etmekte bin yıllık mazimizi yok saymak olacaktır. Siz isteseniz de istemesiniz de batı İslam ı tarif ederken Arap’ı değil sizi anmaktadır. Onların dünyasında Türk demek İslam demektir. Siz bu davadan vazgeçmişseniz zaten hazırlık yapmanıza gerek yok sizi her halinizle bağrına basmaya hazır bir batı dünyası beklemektedir.
İyi olanı, kolay olanı, hazır olanı başkaları zaten anlatmakta. Onağıllar ortada döndüğü için kimsenin kılını kıpırdatmadığı malum. Biz dün olduğu gibi bugün ve yarın hep eksiklerimiz, yanlışlarımızı anlatmaya devam edeceğiz.
– Son olarak daha olumlu, daha umutlu olmamız için neler söğlemek isterdiniz?
-Son söz; şartla öyle bir hal almıştır ki Türk dünyasının aydını oturduğu koltuklarının hakkını vermek için dilini yutsa da zaman ve mekân Türk aydını istemese de Türk birliği onlara rağmen adım adım kurulmakta güneş mutlaka bir gün turanın üzerinden doğacağı sabahı beklemektedir. Ulu Ata’nın dediği gibi; Yüzde Yüz Türk Olduğun Gün Cihan Senindir. TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN!

Yazını bu linkdən oxuya bilərsiniz: http://www.kafkassam.com/yuzde-yuz-turk-oldugun-gun-cihan-senindir.html

Əlaqəli məqalələr

Bir cavab yazın

Sizin e-poçt ünvanınız dərc edilməyəcəkdir. Gərəkli sahələr * ilə işarələnmişdir

Bunu da oxuyun
Close
Back to top button