BU BİR AŞK HİKAYESİ DEYİL, İSYANDIR…

YahyaProf.Dr.Yahya Taşdelen

ANKARA

Aslında gerçekleri yazmak bir yazıcının görevlerinin başında gelmektedir. Hele siyaset hakkında yazmak çok daha kolaydır. Çünkü o kadar çok konu var ki, yaz-yaz sonu gelmiyor.

Amma, bazan hayatın kahredici olayları kendi ayağıle gelip sizi buluyor. İşte bu makale, gerçeklere ışık tutuyor ve ülkemizin sosyal sefaletini ve felaketini açıkça ortaya koymaktadır. Sanki, Türkiyede bedevadan altın dağıtıyorlar gibi Nahçıvandan İğdıra gelmiş, maddi varlığı bulamayıncada fehlelik yapmış, onda da başarılı olamıyarak Ankaranın yolunu tutmuş, rusça, türkçe ve ermenice bilmesini üstünlük saymış, yine de zengin olmanın kapısını açamamış ve sanki KGB zindanına düşmüş gibi bedbinlik deryasında boğulmuş ve kör olası hayata isyan etmiştir. Bu azerbaycanlı kardeşime soruyorum, yoksa yorgunmusunuz? Suçmuş gibi derhal cevap veriyor ve diyor ki, Allah göstermesin, bomba gibi kuvvetliyim. Kendisini mümkün mertebe güçlü göstermeye çalışıyor. Dertsiz baş boş kafadır. Dert prezidentte olur, arvatta olur, hastada olur, fakirde olur diyor. Sende olmazmı diyorum? Anam beni zaten dertli doğurmuş, dert başımdan aşıyor, ben de Nazırlar Kabineti azalarıve parlemantodakiler ve yükşek memurlar gibi, vatanı korkmadan satamadığım için dertliyim. Vatan satılırmı diyorum, her kes zengin olmak, son model araba almak ve Kemalettin Heyderov gibi uçak alarak, metres beslemek varken ben niye Vatanı satmıyayım dyor ve hiç üzülmüyor.  Hangi sebepten olursa-olsun , yurt dışına çıkan vatandaşlarımız, insan hayallerini alt-üst edecek küfürnameyi başta prezident olmak üzere, devletni çalışanlarına ana-avrat küfrediyorlar. Dinliyenleri nefret duyguları içerisinde bırakmaktadırlar. Hayret ediyorum, insanlar vatanından ve kendilerini yönetenlerde bukadarmı iyrenir ve şikayet ederler. İşte bu tip aç-susuz kalan vatandaşlar en etki li negatif siyasi lobi faaliyetlerini yaparak, kendi ülkelerini ve idare edenleri rahatlıkla kepaze ederek propogandayı isyan edercesine yapmaktadırlar. Son olarak bu adam diyor ki, Azerbaycanda zengin ola bilmek için, hiç korkmadan devleti talan etmek lazım, ya da küçelerde Türkiye gibi arvat ticareti yaparak, ya randevu evi ve kerhane açıp işletmek lazımdır. Ve zaten rüşvet almıyan aç ölmeye ve Vatan haini damgasını yemeye mecburdur. Devlet memurları Karabağı sattıkları gibi, hiç kormadan Vatanı ben de satsam ne olacak ki? Millet vekili bile aynı işi yapmaktadır. Sora anlıyorum ki, bu adam Türkiyedeki sosyal alemi görüp o sahte hayatı yaşamanın yollarını arıyacak derecede ruh hastası olmuş. Sanki, Türkiyede ekonokmik adalet varda ona imreniyorlar. Petrol zengini olan ülkemizde bu sefaet ve hıyanet alçaklık ve yüzarasdıır. Emekliye 80 manat, hekime 15o manat verirsen, elbette ki vatandaşta hariçte kahpelik-fahişelik yollarını aramaktan hiç utanmaz. Adam son söz olarak diyor ki, itibarlı-şöhretli bir adam ola bilmek için, ben de Bakıde zenginlere, rüşvetxorlar ve hırsızlara hariçten gözel-gözel arvatlar getirip satacağım, bütün kapılar da bana açılacak. Ben de Kemalettin Heyderov gibi bey efendi olacağım ve isyan edrek, ben de yaşamak istiyorum diye çığırıyor hem de hariçte. İşte iktidar böyledir, görmezsen bir gün gösterirler, ne anan kalır ne de avradın.

Əlaqəli məqalələr

Bir cavab yazın

Sizin e-poçt ünvanınız dərc edilməyəcəkdir. Gərəkli sahələr * ilə işarələnmişdir

Bunu da oxuyun
Close
Back to top button